loading.gif
mobile-banner-bg

“Ülkemizi Kültür Sanat Faaliyetleri Konusunda Da Türkiye Yüzyılı Hedeflerimize Uygun Bir Seviyeye Yükselteceğiz”

...
20 Aralık 2023 - Çarşamba

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmasına, ödüle layık görülen kıymetli sanatçıları, fikir ve edebiyat erbabını, ustaları ve onların temsilcilerini tebrik ederek başladı.

Türkiye'ye kattıkları değerler için her birine şükranlarını sunan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, seçici kurul üyelerine de teşekkür etti.

Bu yıl bilim ödülünün, asıl alanı olan ilahiyatın yanında, iktisattan siyasete ve sosyolojiye kadar geniş bir sahada telif ve tercüme eserler veren Prof. Dr. Süleyman Uludağ'a verildiğini anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Uludağ'ın, her birinin gerisinde büyük bir emek ve birikim olan eserleriyle, nesiller boyunca fikir ve gönül dünyasını zenginleştirmeyi sürdüreceğine inandığını söyledi.

İhtisas alanı tasavvufu, "İslami ilimlerden bir ilimdir, ancak aynı zamanda sahih bir itikat, ihlaslı bir ibadet ve güzel ahlakla süslenmiş bir hayat tarzıdır" diyen Süleyman Uludağ'ı, ödülü için kutlayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kültür ödülümüzü, biyografi, hatırat, matbuat ve kitabiyat tarzında yazdığı eserlerle tarihimize ışık tutan Prof. Dr. Ali Birinci hocamıza takdim ediyoruz. Ali hocamız kitapları, makaleleri ve sohbetleri yanında şiirleriyle de kültür dünyamıza katkılar sunan bir isimdir. Bir dönem Türk Tarih Kurumu Başkanlığı görevini de yürüten hocamız, tarihçiliği bir hayat biçimine dönüştüren tarzıyla her türlü teşekkürü, takdiri ve ödülü hak ediyor. Müzik ödülümüzün bu yılki sahibi, sanatçılığı ve zarafetiyle, bilhassa bizim kuşağımızın hafızalarında silinmez bir yer edinen Emel Sayın Hanımefendi'dir. Yaklaşık yarım asırdır icra ettiği Türk Sanat Müziğimizi milyonların kalbinde yaşatan Emel Sayın Hanımefendi, bugün de gönül telimizi titretmeyi sürdürmektedir. Kendisine müzik ödülümüzü takdim etmekten büyük bahtiyarlık duyuyoruz.

Resim ödülümüzün sahibi İbrahim Atalay, 60 yıldır sanat hayatımıza verdiği katkılar, ürettiği eserler ve yetiştirdiği talebelerle ülkemizin en önemli sanatçılarından biridir. Sayın Atalay, asırlara sari milli birikimimizi modern sanatla bütünleştirerek harmanlamayı ve özgün eserlere dönüştürmeyi başarmış bir isimdir. Sanatçımıza, gayet isabetli bir seçimle resim alanındaki ödülünü takdim etmekten memnuniyet duyuyoruz. Karikatür ödülümüzü, çizerek düşünen ve çizgisiyle yaşadığı döneme anlam katan bir sanatçımıza, Hasan Aycın'a takdim ediyoruz. Çizgilerine, yazıları, sohbetleri ve duruşuyla adeta can veren sanatçımız, eserlerinde gönül coğrafyamızda yaşanan kederleri ve sevinçleri yansıtarak hayırlı hizmetlere vesile oluyor. Yunus'un 'Öleyim mi söylemeyince?' deyişindeki gibi en deruni hislerimize tercüman olan Hasan Aycın'ı, ödülü için tebrik ediyoruz."

Sinema ödülü Sami Şekeroğlu'na

Sinema ödülünün, 1950'den beri yapımcılıktan yönetmenliğe, arşivcilikten eğitimciliğe, sinemanın her alanında iz bırakan Sami Şekeroğlu'na verildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Türk sinemasına olan tutkulu bağlılığını, kurduğu arşiv ve müzeyle nesillere aktaran Şekeroğlu'nun, kültür-sanat hayatına hizmetlerinin, her geçen yıl daha iyi anlaşıldığını dile getirdi.

Son bir asrın en etkili mecralarından biri olan sinema alanında Türkiye'nin hazinesine sahip çıkan Şekeroğlu'na takdim edilecek ödül için kendisini tebrik ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Dijital sanat ödülümüzü, kendi ifadesiyle bir medya sanatçısı ve tasarımcısı olan Refik Anadol'a takdim ediyoruz. Kendisi, bilgisayar teknolojilerini ve yapay zekayı kullanarak geliştirdiği görsel çalışmalarını akademik müktesebatıyla destekleyerek, dünya çapında eserlere imza atıyor. Bizim kuşağımıza geleceği anlatan bir sanatçı olarak gördüğüm Sayın Anadol'u, takdim edeceğimiz dijital sanat ödülü için kutluyorum." ifadesini kullandı.

Mimari ödülünün, bilhassa İstanbul'daki Türk mimarisi üzerine yaptığı çalışmaları, medya vasıtasıyla toplumla paylaşan Sinan Genim'e verildiğini anlatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Genim, ülkemizin en önemli tarihi, kültürel ve toplumsal markası İstanbul'a olan aşkını, hem üstlendiği yeni projelerle, hem de restorasyon çalışmalarıyla ortaya koymuş bir isimdir. Bu doğrultudaki mücadelesini, sivil toplum ve siyaset alanında da yürüten Sinan Genim'e, mimari ödülümüzü vermekten memnuniyet duyuyoruz." diye konuştu.

Edebiyat ödülünün, hikaye, deneme, roman ve incelemelerden oluşan onlarca eseriyle geçmişten bugüne köprüler kurmuş bir yazara, Nazan Bekiroğlu'na takdim edildiğini belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şunları kaydetti:

"Nazan Hanım, öğretmenlikten akademisyenliğe uzanan yolculuğu boyunca, edebiyat dünyamıza kazandırdığı eserleriyle günümüz yazarları arasında seçkin bir yere sahiptir. İlk kitabı 'Nun Masalları' adını taşıyan hikaye kitabından beri yakından takip ettiğimiz Nazan Hanım'ı, ödülü için tebrik ediyoruz. Bu yılki vefa ödüllerimizi 5 ayrı isim adına, temsilcilerine veriyoruz. Edebiyatta Attila İlhan ve Samiha Ayverdi, müzikte Barış Manço, tarihte İsmail Hakkı Uzunçarşılı, tiyatroda Muhsin Ertuğrul adına verdiğimiz vefa ödüllerimizin hayırlı olmasını diliyorum.

Her biri kendi alanında ülkemize ve milletimize unutulmaz hizmetler veren bu değerlerimizi rahmetle yad ediyorum. Gök kubbede bıraktığımız yegane izin hoş bir sada olduğu gerçeğinin en güzel temsilcileri işte bu isimlerdir. Ödüllerini takdim ettiğimiz tüm kültür-sanat insanlarımıza ve temsilcilerine, milletimize ve insanlığa yaptıkları katkılar için bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Dünyanın anlı şanlı onca devlet yönetiminin, İsrail'in katliam ve hırsızlık üzerine kurulu bu vahşi saldırıları karşısında eli kolu bağlı halde durması, insanlık adına utanç verici bir durumdur." dedi.

Cumhurbaşkanımız ​​​​​​​Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin marifetin iltifata tabi olduğu anlayışıyla ihdas edildiğini söyledi.

Kültür-sanat faaliyetlerini, tüm kesimleriyle toplumu kaynaştıran, birleştiren, ortak hisler ve hedefler etrafında bütünleştiren bir çimento olarak gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, böyle olduğu için de kendilerini dar bakış açılarıyla sınırlandırmadan, ülkenin tüm değerlerini kucaklamaya çalıştıklarını ifade etti.

Geçmişte, bu milletin siyaset mühendisliği projeleri yanında, toplum mühendisliği projelerine de maruz bırakıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kendi zihniyetlerine göre bir 'makbul vatandaş' imal etme peşinde koşanlar, medeniyetimizin ve tarihimizin binlerce yıllık müktesebatına sırt çevirmişlerdir. Dünyanın pek çok yerinde, mimariden edebiyata her alanda sahip oldukları zenginliklerin üzerine adeta titreyen, bu değerlerini asırlardır yaşatan ülkeler, toplumlar görüyoruz. Ülkemizde ise milletimizin asırlara sari birikimleri büyük bir hoyratlıkla yok edilmiş, tahrif edilmiş, 'gerilik emaresi' denilerek aşağılanmıştır. Biz, sorumluluk üstlendiğimiz her yerde, kalkınmayla medeniyet mirasına sahip çıkmanın, değişimle asırlık değerleri yaşatmanın, büyütmeyle geçmişle bağları korumanın mümkün olduğunu göstermeye çalıştık. Elbette bu mücadelede yeteri kadar başarılı olamadığımız hususlar vardır."

"Fikrine, zikrine, meşrebine bakmaksızın herkesin önünü açtık"

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ilham kaynağını kendi toplumunda, kendi değerlerinde, kendi geçmişinde aramak yerine, gözü hep dışarıda olanlara diyecek bir şeylerinin olmadığını söyledi.

Batı karşısında mahcup, kendi toplumuna karşı mağrur bu kesimlerden objektif bir değerlendirme, milli bir duruş beklemediklerini kaydeden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bununla birlikte şu gerçeğin de kabul edilmesi gerekir. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en önemli demokrasi ve kalkınma atılımlarını hayata geçirirken, medeniyet ve tarih mirasına da en önemli yatırımları yaptığı dönemi hamdolsun bizimle yaşamıştır. Anadolu'nun tamamında, milattan önceki asırlardan başlayarak, bu topraklarda varlık göstermiş toplumların, devletlerin, medeniyetlerin hepsinin izlerini ortaya çıkarmanın ve yaşatmanın gayreti içinde olduk. Fikrine, zikrine, meşrebine bakmaksızın, kendini kültür ve sanatın hangi alanında olursa olsun ifade etmek isteyen herkesin önünü açtık. Bilhassa gençlerimizin, bize ne kadar farklı gelirse gelsin, bu yöndeki gayretlerini takdir ettik, teşvik ettik. Küreselleşen dünyanın, yerel renklerin ve üretimlerin üzerinde yükseldiği gerçeğini unutmadan, vatandaşlarımızın kendi toplumuyla birlikte tüm insanlığı kucaklama çabalarına destek verdik."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, yapay zeka gibi teknolojinin algıları zorlayan uygulamaları karşısında en önemli güçlerinin, insanın özgün üretim yeteneğini koruyacak ve geliştirecek yolları açık tutmak olduğunu ifade etti.

"Yol haritalarımızı, yazılım algoritmalarını geliştirenin de zihin ve gönül dünyamızı yoğuran eserleri verenin de esasen aynı insan olduğu gerçeğinden hareketle hazırlıyoruz." diyen Erdoğan, bu anlayışla, hem teknolojiye, hem kültür-sanata, hem de hayatın diğer tüm alanlarına, şartların elverdiği en büyük yatırımları yaptıklarını aktardı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "İçinde yüzlerce, binlerce beynin harıl harıl çalıştığı bir teknoparka hangi hissiyatla bakıyorsak, yine yüzlerce, binlerce yüreğin attığı bir konservatuvara, bir kültür-sanat mahfiline de aynı şekilde yaklaşıyoruz. Ancak, buna rağmen ülkemizde kültür-sanat üretimi arzu ettiğimiz seviyede değilse, sebeplerini çok iyi düşünmek, tefekkür etmek, özellikle 'ideolojik dayanışmanın' ülkemize maliyetini tartışmak mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.

"Kuşatıcı, özgürlükçü, daha liyakatli bir yaklaşım..."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, kültür, sanat ve akademi dünyasını tek tipleştiren, çoraklaştıran, baskı ve tahakküm altında tutan "ideolojik kabileler" gerçeğiyle bir an önce yüzleşilmesi gerektiğine inandığını dile getirdi.

İtalya'da 15'inci yüzyıldan kalma bir duvar yazısında, "Yapabilen istemiyor, isteyen yapamıyor, bilen yapmıyor, yapan bilmiyor ve dünya böylece kötüye gidiyor." ifadelerinin yer aldığını anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Evet, ülkemizdeki meselenin kökeninde, tam da burada ifade edilen kısırdöngü var. Siyasetten edebiyata, sanattan zanaata her alanda yapabilenin istemediği, bilenin yapmadığı, yapanın bilmediği garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Gençlerimizin bu gidişatı değiştirmek için niyet sahibi olduğuna, ancak yeteri kadar gayret göstermediğine, yeteri kadar cesaret sergilemediğine üzülerek şahitlik ediyoruz. Önümüzdeki dönemde gençlerimizi bu doğrultuda harekete geçirmek için daha çok mekanizmayı devreye alacak, kendileriyle daha yakın mesai içinde olacağız. 'Dar kadrocu' ve hizipçi anlayışın yerini daha çoğulcu, daha kuşatıcı, daha özgürlükçü, daha liyakatli bir yaklaşım almadan hedeflerimize varamayız. Ülkemizin önündeki muazzam potansiyeli ancak bu şekilde, ideallerimiz doğrultusunda etkin bir şekilde harekete geçirebiliriz. Milletimiz tarih boyunca asırlarca tekrar tekrar başardığı bu dirilişi, inşallah bir kez daha tekrarlayacaktır."

Kendi ülkesinin, kendi toplumunun derdiyle dertlendikleri için bu konuları gündeme getirdiklerini ama dünyanın düzeninde de aynı sorunun olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bunun en bariz örneklerine, Gazze'de işlenen insanlık suçları karşısında sergilenen dehşet verici tavırlarda şahit olunduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle konuştu:

"Gerçekten de yapabilecek olan Gazze'deki katliamı engellemiyor. Bunu samimiyetle yapmak isteyen ise böyle bir imkana sahip değil. Aslında herkes orada neler yaşandığını biliyor. Dünyanın anlı şanlı onca devlet yönetiminin, İsrail'in katliam ve hırsızlık üzerine kurulu bu vahşi saldırıları karşısında eli kolu bağlı halde durması, insanlık adına utanç verici bir durumdur. Tarih bu iğrenç tabloyu, buna yol açanları, buna göz yumanları, bunu meşrulaştırmaya çalışanları hak ettikleri şekilde yargılayacaktır. Biz, bu yargılamanın tarihe bırakılmadan hemen yapılması gerektiğine inanıyoruz. Başlattığımız girişimler, dünyada giderek daha güçlü destek buluyor. İnşallah 2024, zalimlerin hak ettikleri cezayı gördüğü, mazlumların yaralarının sarıldığı bir yıl olacaktır diye inanıyorum."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ülkeyi her alanda olduğu gibi kültür-sanat faaliyetleri konusunda da Türkiye Yüzyılı hedeflerine uygun bir seviyeye yükseltmekte kararlı olduklarını, Cumhuriyet'in ikinci asrını ve Anadolu'daki Türk varlığının bin yılını hakkıyla değerlendirmenin yolunun medeniyeti maddi ve manevi tüm unsurlarıyla yeniden şaha kaldırmaktan geçtiğini belirtti.

Bu kutlu yolda en büyük desteği kültür-sanat insanlarından beklediklerini dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Kültür-sanat insanlarımızın ruhunu biçimlendirmediği, gönlünü kıpırdatmadığı, kalp atışını hızlandırmadığı bir kalkınma programı, sadece şekilden, yani cesetten ibaret kalır. Sizlerden alacağımız güçle, dünyaya Türkiye Yüzyılı'nın mührünü, ruhu ve bedeniyle bir bütün olarak vuracağımıza yürekten inanıyorum. Bu duygularla, 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini takdim ettiğimiz sanatçılarımızı ve temsilcilerini bir kez tebrik ediyor, milletim adına kendilerine şükranlarımı sunuyorum." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni'nde, ilk olarak ödülü almaya hak kazanan sanatçıların biyografileri izlendi.

Müzikte Emel Sayın, bilimde Süleyman Uludağ, kültürde Ali Birinci, resimde İlhami Atalay, karikatürde Hasan Aycın, sinemada Sami Şekeroğlu, dijital sanatta Refik Anadol, mimaride Sinan Genim ve edebiyatta Nazan Bekiroğlu ödüle layık görüldü.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan törende hazır bulunan Sayın, Uludağ, Birinci ve Atalay ile törene katılamayan sanatçılardan Hasan Aycın adına Harun Selman Aycın'a, Refik Anadol adına Feyza Anadol'a, Sami Şekeroğlu adına Prof. Dr. Alev İdrisoğlu'na ve Nazan Bekiroğlu adına Leyla Didar Bekiroğlu'na ödüllerini verdi.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, vefa ödüllerine layık görülen yazar Attila İlhan'ın ödülünü Kerem Alışık'a, Barış Manço'nun ödülünü Batıkan Manço'ya, Semiha Ayverdi'nin ödülünü Necdet Şendil'e, Muhsin Ertuğrul'un ödülünü Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı'ya, İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın ödülünü de Deniz Uzunçarşılı'ya takdim etti.

Alev İdrisoğlu, adına ödülü aldığı Sami Şekeroğlu'nun ödülü almaya gelemediğini söyledi. İdrisoğlu, Şekeroğlu'nun Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a iletilmesini istediği şu mesajı okudu:

"Cumhuriyetimizin 100. yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne uygun görülmem dolayısıyla çok teşekkür ederim. Sağlık durumum el vermediği için nazik davetinize üzülerek katılamıyorum. Bütün hayatım boyunca Türk sinemasını korumak, Atatürk'ün işaret ettiği çağdaş anlayışa sahip yeni sinemacıları yetiştirmek için çok çalıştım. Büyük emek verdim. Feda olsun."

Törene Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici de katıldı.

Ödül takdiminin ardından Cumhurbaşkanımız Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ödül sahipleriyle fotoğraf çektirdi.